GPHG, saatçiliği sanata dönüştüren zamana adanmış bir gelenek sunuyor
Bir saate ruhunu ne verir? “Ustalık!” diyor Raymond Loretan. Grand Prix d’Horlogerie de Genève (GPHG) Vakfı Başkanı’nın bu yanıtı, saatçiliğin özünü tek cümleyle anlatıyor: Zamanın kendisine gösterilen saygı. GPHG Vakfı’nın amacı, her yıl çağdaş saatçiliğin en dikkat çekici eserlerini öne çıkararak ödüllendirmek ve bu ustalık geleneğini dünya çapında görünür kılmak. Geçen ay ise zamana biçim veren o mirasın en başarılı örnekleri İstanbul’daydı. Saat dünyasının “Oscar”ı kabul edilen GPHG, Cenevre Turizm ve Kongre Vakfı iş birliğiyle Vakko Hotel Sumahan Bosphorus’ta gerçekleştirilen özel bir davetle saat tutkunlarını ağırladı.
“Bir saati yalnızca mekanizma olarak görmüyoruz, bütüncül bir sanatsal ve teknik yaratım olarak görüyoruz” diyor Forbes Türkiye’nin sorularını yanıtlayan Loretan. Ona göre her saatin hikayesi, ustasının ellerinde başlıyor ve teknik zekayla estetiğin buluştuğu noktada hayat buluyor. “Bir saati çağdaş saatçiliğin manzarasında öne çıkaran üç temel değer nedir?” sorusunu ise “Özgünlük, yenilik ve sürdürülebilirlik” olarak cevaplıyor. Bu yaklaşım aslında GPHG’nin yalnızca bir yarışma olmaktan çıkıp nasıl bir küresel kültür platformuna dönüştüğünün de yanıtı. 2001’den bu yana düzenlenen organizasyonun jürisi, farklı disiplinlerden çok sayıda uzmanın yer aldığı bir topluluk. Her parça, teknik mükemmellikten sanatsal ifadeye, kültürel değerden duygusal yankıya kadar birçok ölçütle değerlendiriliyor. Zira bu metodolojiyle saatçiliği yalnızca bir endüstri olarak görmek mümkün değil; çağdaş zanaatin sembolü sayılabilecek tasarımlardan söz ediyoruz.